AVRUPA’DA EN ÇOK ŞUBESİ BULUNAN TÜRK MARKASI


Türkiye’nin ilk konsept çiğköfte dükkanına sahip olan Çiğköftem, bugün dünyanın dokuz ülkesinde 400’ü aşkın şubesi ile faaliyet gösteren zincir bir marka haline dönüştü. Trendlere göre şekil alabilmenin başarıda en önemli etkenlerden biri olduğunu söyleyen Çiğköftem Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Güner, “Biz fine fast food olarak tanımlayabileceğimiz, hızlı ama sağlıklı yemek kategorisindeyiz. Avrupa’da sağlıklı beslenme bilinci çok daha yüksek olduğu için bu markamız açısından çok büyük bir fırsat❞ diyor.
Sizin hikâyeniz tam bir başarı hikâyesi esasen. Bize biraz bu süreci ve yola çıkış serüveninizi anlatır misiniz?
Şirketimizin kuruluş öyküsünün başına gidecek olursak aslında Türkiye’de aile şirketi olarak işe başlayan markalarla benzeştiğimizi söyleyebilirim. Erzurumluyuz, yaşadığımız coğrafyanın sunduğu imkânlardan çok daha büyük hayalle- rimiz olduğu için üç kardeş İstanbul’a geldik ve farklı işlerde çalıştıktan sonra tesadüfi diyebileceğimiz şekilde çiğköfte sektörüne adım attık. İlk başlarda hipermarketler için üretim yapıyorduk, 1993’te tek bir markette günlük 20 kilo üretim ile başlayan girişimimiz yedi yıl içinde günlük iki tona çıktı. 2000’li yıllara geldiğimizde rekabetteki değişen koşullar, Türkiye’nin yaşadığı finansal sıkıntılar nedeniyle şartlar bizi daha farklı düşünmeye, sıra dışı çözümler üretmeye sevk etti. Biraz cesaret, biraz risk alma ve elbette başarma motivasyonuyla 2005 yılında Türkiye’nin ilk konsept çiğköf- te zincirinin temellerini Beşiktaş’taki şubemizle başlatmış olduk. Başlarda en iyisini yapalım, lezzetli, kaliteli ürünler sunalım, çok kazanmasak da çok büyümesek de olur diye düşündüğümüz zamanlar oldu. Elbette para da kazanılmalıydı ama yaptığımız işle gurur duymak, insanların takdirini kazanmak bizim için en kıymetlisiydi. Beşiktaş’taki dükkanımıza Kadıköy’den dahi müşterilerimiz özel olarak gelirdi, sadece çiğköfte yemek için kilometrelerce yol yaparlardı. 2007 yılında da bayilik vermeye başlamıştık
2009 yılına geldiğimizde ise sözlerime başlarken söylediğim, aile şirketlerinin kuruluşlarına benzeyen öykümüz radikal diyeceğimiz bir kararla bambaşka bir rotaya uzandı. Ardında yüzlerce insanın emeği olan, bayilerimizin bizimle birlikte fiziki olarak yollara çıktığı Avrupa yolculuğumuz başladı. Belçika’da yaşayan bir Türk yatırımcımızla İlk şubemizi Belçika’da açtığımızda Çiğköftem için yeni bir milat başlamış oldu. Aile şirketimizde her birimizin ayrı bir sorumluluğu vardı, birimiz üretimden diğerimiz Türki- ye’deki şubelerle ilgili süreçleri yürütmekten sorumluyken bana da Çiğköftem’in Avrupa’daki büyümesi teslim edildi. Türkiye’de ilk şubemizi açarken bize çiğköfte satarak başarılı olma şansımızın olmadığını söyleyenler olduğu zamanlardaki gibi Avrupa’da da bu işi yapmanın mümkün olmadığını çokça duymuştuk. 2009’da Belçika’da açtığımız ilk şube, yatırımcımızın çok kıymetli emeği ve başta bölgede yaşayan Türklerin desteğiyle hayal edebileceğimizden de fazla başarılı oldu. Türkiye’deki lezzetlere hasret kalanların akın akın gelmesinin yanı sıra ürünün tüketim ve sunum şeklindeki farklılık da Avrupalıların dikkatini çekmeye başladı. Ürünlerimizin lezzeti sevildi, kaliteden bir adım geri atmadık ve en önemlisi çok çalıştık.